Reklam

Birileri sadece kadına yönelik ayrımcılık var sanıyor

-
3 yıl önce

3 yıl önce güncellendi.

Günümüzde bazılarının ses çıkarmaya "korktuğu", çoğu zaman fark etmediği bir şey gelişmeye başladı: Üstü kapalı bir erkek cinsiyeti düşmanlığı ve "bilinenin" aksine bir eşitsizlik girişimi. Peki, bu nasıl ortaya çıktı ve türedi? Uzun olmasını istemediğim bir yazıyla tespiti yapıp, sözü kısa tutmak istiyorum.

Öncelikle şu noktayı doğru belirleyelim: Cinsiyetçiliğin her türü cinsiyetçiliktir ve sonuçları benzer olur. Biri sizi cinsiyetçi bir hareketle yerden yere vursa, elbette bir takım haklarınız doğar ancak diğer cinsiyete cinsiyetçilik yapma hakkınız doğmaz. "Pozitif ayrımcılık" diye bir şey olmaz, bu üstü kapalı ancak düpedüz ayrımcılıktır ve mutlaka birilerinin canını yakar. Düzeltmek isteniyorsa, eşitlik getirilir; cinsiyet cezalandırılabilir bir şey değildir.

Bunun elbette birden fazla nedeni var; ancak önemlilerini dile getireceğim. Öncelikle bir cinsin bir cinse düşmanlık duymasının kadını ve erkeği yoktur. Ancak bugün bunu sadece tek yönlü olabileceği sanılıyor ve kadına yönelik bir haksızlık olduğunda, bazıları bunu "ölçüsüz ek ceza" ile bastırabileceğini sanıyor. Öyle ki, katil olduğu tescillenen şahsiyetlere bile "kadına şiddete karşılık verdi" gerekçesiyle, ahmakça bir sempati ile bakılmaya başlandı. Ancak esasında çoğu durumda durum cinsiyet değil, insan temelinde ele alınmalıdır. İnsan çoğu zaman haksızlığa uğradığı zaman "zayıf" konumda olduğundan haksızlığa uğrar, ama bunu cinsiyetiyle ilişkilendirir. Bu bazen doğru olsa bile, bu temelde ele alındığında, diğer tarafa sanki haksızlık hiç yapılmıyormuş durumu ortaya çıkar.

Haksızlığa verilecek cevap, hiçbir zaman onunla zıtlaşmak değildir (evet, insan nefsi buna zorlasa da). Bazı haksızlıklara ölçüsünce karşılık verilir, ancak bu zıtlaşmak olmamalıdır. İnatla, zıtlaşarak verilen her cevap, sizi karşı tarafla etkileşime sokar - bu da sizi o haksızlığa çeker. Mesela bugün "muhalefet" olarak tanımlanan kesimin bir kısmı, birilerini "çatlatacak" bir şeyler yapmayı marifet sanıyor. Keşke bunun işe yaramadığı, hatta yapanı bile olumsuz etkileyebildiği bilinse. İyi yerlere iyi şeyler yapılarak gelinir, o sırada birileri çatlarsa çatlar, ama birileriyle inatlaşarak bir yere varılmaz.

Birinci nedenin ardından, önem sırasız olarak ikinci neden, insanoğlunun kendiyle ilgili durumlarda suçlayacak birilerini bulmayı sevmesini söyleyebiliriz. İnsanoğlu, karşı cinsin en işe yaramazlarıyla ilişki kurduğunda ve bunun sonucu ortaya çıktığında, bunu toptan karşı cinsiyete yükleyebilir. Burada suçlayan, iyi huylu insanları neredeyse tamamen yok saydığını kabul etmek istemez, suçlayarak bu yok saymayı sanki kapatmış olur. Ancak bu bir zafiyettir, böyle yapanlar karşı cinse en çok muhtaç hale gelenler olur. Düzgün ahlaklı birine rastlamak zor olabilir, ancak bir cinsiyeti yerden yere vurmak ırkçılık gibi bir şeydir; ucu doğrudan kendine döner. Bunun hangi cinsiyet olduğunun önemi yoktur.

Burada söyleyeceğim son ve hepsini saran bir neden "aşağılık kompleksi"dir. Bu aslen her tür kötülüğün başlangıcıdır. Kibir ve aşağılık kompleksi birbirinin arkadaşı gibidir, beraber "yükselirler". Kendini yetersiz görmenin "aşağılık" hissi olmadığının altını önemle çizerim. Zira kendini yetersiz görmeyen biri de "aşağılık" ve "kibir" duygularına muhtemelen kapılmıştır. Dolayısıyla kendine aşırı güven de bu ikisinin bir işaretidir. Bugün sosyal platformlardan TV dizilerine bunları destekleyen birçok şey var, ancak ne yazık ki kendimizi çoğuna kendi elimizle teslim ediyoruz.

Nasıl ki bir dönem kadına yapılan haksızlık, onlar tarafından bile kabul görüyor ve normal kabul ediliyordu; aynısının bu dönem tam aksini görüyoruz. Yani bazı (saf) erkekler, kendine yapılan haksızlığı hak kabul ediyorlar. Bunu burada anlatmak istemiyorum, ancak bunun daha çok "modern" hayatta yaşandığını söyleyeyim. 

Kadınlara önerim: Eşit olacak kadar cesur olun. Bazı erkeklere önerim: Aptal olmayın.

Bir kısım "muhalefet" ve "gerçeği söylemeyi amaçlayanlar" da bazen popülizmin büyüsüne kapılarak, bazen farkında olmadan, kötü niyetle olmasa bile ayrımcı görünümlü cümleler kuruyorlar. Ülkeyi "kadınlar ve gençler" kurtaracak sözü, popülizm - yani şu an fazlasıyla maruz kaldığımız ve karşısında olduğunuz şeyin ta kendisi. Burada erkeklerin yok sayılması bir yana, özellikle "gençler" sözü hiç düşünülmeden söyleniyor: Bu dönemde bazılarının sizin dilinizdeki "gençliği" geride kaldı, 40 yaşına yaklaştılar. Yani giden gitti diyorsunuz, "o gençler kurtaramadı, bu gençler kurtarır" diyorsunuz, onlar nasılsa bize oy verir, biz yenilerine bakalım diyorsunuz, öyle mi? Bunu düşünmedik demeyin, derinlemesine düşünemiyorsanız, ülkeyi yönetmeye talip olmamalısınız.

Eskişehir'de bir belediye, aile içi şiddet yapanın iş akdini sonlandıracakmış. Şiddetten yana asla değilim ama bir suç ortaya çıkmadıkça aile içine kim karışabilir; siz kimsiniz ki? Belli ki sevgi pıtırcıklığı görünümünde yeni tür ahmaklıklar doğuyor. Bu kendini zeki sanan bazıları başta iyi niyetli gibi görünebilir, ancak bu sonuçta özel hayatın içine girmeyi ve ihbarcılığı "faydalı görünümlü modaya uyma" görünümünde meşru hale getirmekle sonuçlanacaktır. Bu esasında bugün bolca yaşanan "keyfine göre davranma"nın farklı bir şeklidir.. Bunun içinden nasıl çıkacaksınız, kanunen ceza aldıysa neye dayanarak "ek ceza" keseceksiniz ve dışlayacaksınız? Ceza almadıysa mahkeme kurmak işverene mi kaldı? Belli ki bu karışık ortam herkesin kafasını baya karıştırmış, bunu yaparsan ne farkın kalıyor kendi kanununu uygulayan "başyüce"den? İnsanlığın zaman içindeki bu kadar kazanımının "iyi niyet" görünümünde bir anda çöpe atılabilmesi ve buna karşı bir sesin çıkmaması ne kadar ilginç. Bu işten hayır gelmez.

Son olarak şunu tespit edelim: Her moda, her trend, insanı doğru yere götürmez. Bazen doğrudan duvara toslatabilir veya yoldan bile çıkarabilir. Büyük bir topluluk peşinden gidiyor olsa bile. Bundan dolayı neyin peşinden gidildiği mutlaka akıl ve kalp "filtresinden" geçirilmelidir.

Bu yazıyı faydalı buldunuz mu?
0 0
Bu sayfayı paylaşın:



 
Hiç yorum yok. İlk yorumu yapan siz olun!