Advertisement

Büyük çelişki: "Benim bedenim benim kararım"

Zeynel -
19 ay önce

19 ay önce güncellendi.

Hala üzücü şekilde toplumda dönen bu yanlış anlayışı kısaca açmak istiyorum. Umudum, "çocuk aldırma" konusunda kafası karışık olup da netleştirmek isteyenlere yardımcı olmak. Madde madde yazarak daha net olabileceğimi düşündüm. Çocuk aldırmak cinayettir.

1. İlk olarak şu kendiyle çelişen sözden başlayalım: Çocuk aldırmak "benim bedenim benim kararım" demek, kendini öldürüp "benim bedenim, benim kararım" demeye benziyor. Eğer bunu diyorsanız, sizin büyüğünüz bunu demiş olsaydı, siz hayatta olmayacaktınız.

2. Bunu düşünmek bile kötü, bu çelişkili yanlış düşünceye göre ancak çocuk doğduktan bir saniye sonra artık "senin bedenin senin kararın" olmaktan çıkıyor. Yani birden bire babasıyla ortak oluyor anne, bu çocuğa. Böyle saçma şey olur mu, o çocuğun en başından beri bir babası var, hiçbir zaman "senin bedenin" olmadı, sadece orada duruyordu.

Bu durum da "elektriği sayaçtan önce hat çekerek harcayıp" sonra da "o elektrik değil ki" demeye benziyor sanki.

3. Bazıları çocuk aldırmayı "tecavüz" gibi büyük suçlar sonucunda haklı görüyor. Ancak çocuğu anne karnındayken öldürmekle, çıktıktan sonra öldürmenin farklı olduğundan emin misiniz? Bir daha düşünün, ikisinin hiçbir farkı yok; çocuk ikisinde de hayatını kaybediyor, dünyaya gelemiyor. Bundan dolayı öncesinde yaşanan olayın berbatlığı, öldürmenin "adam/kadın öldürme" olmasını ortadan kaldırmıyor - ancak suç karşısında hafifletici neden olabilir.

4. İnsanı "beden" olarak görmek ne üzücü; insan daha çok bir "can"dır, beden onun görünen yanıdır. Eğer onu bedenden ibaret görürseniz, daha doğrusu onun bir canının bile olduğunu kabul etmezseniz, evet, onu yok etmek daha anlaşılır olur; ancak hemen söyleyeyim bu çok yanlış ve körce bir görüş açısıdır.

Burada herhangi bir "yasaktan" bahsetmiyorum, o ayrı bir konu. Tek diyeceğim, çoğu toplumlarda hiçbir yaptırımı olmadığından, bazen ceza alan bir cinayetten daha kötü bile olabileceği. Ancak açıkça söyleyeyim, bu işi savunmak doğru değildir; bize göre değildir. Düşünsenize, sizden önce birkaç kişi bunu şiddetle savunsaydı, burada olmayacaktınız.  Tekrar düşünün: Bana kızıyorsanız, aslında bizzat kendinize kızıyor olabilirsiniz - eğer savunduğunuz şey yürürlükte olsaydı, belki kardeşiniz hayatta olmayacaktı.

Şimdi bazısı diyecektir ki "halamın bıyığı olsa amcam olurdu"; ama bu yine tam olarak böyle değil.

Çocuktan dolayı anne canının ölümcül şekilde tehlikeye girmesi durumunda durum değişebilir, nadiren böyle durumlar olabilir, ancak bu durumda bile "çocuğu öldürme" hakkının doğup doğmadığı başka bir konu; bu konuya girmeyeceğim. Bir ihmal olmaksızın, istemeden çocuğu kaybetmeken de elbette bahsetmiyorum, söylediklerimi farklı yere getirmek niyeti olmayanlar anlayacaktır.

Bunu sadece bunları anlayanlara söylüyorum: Bu işin bu kadar şiddetle ve bazen erkek düşmanlığıyla desteklenmesinin içerisinde, farkında olmadan suçluluğu bastırma güdüsü de yatıyor. Ne kadar çok kişi desteklerse, o kadar gerçek olur sanılıyor. Ancak gerçek, bütün dünya tersine gitse yine aynı kalır. O çocuk bir insanın kıyması sonucu dünyaya gelemediyse, siz ne derseniz deyin bu değişmeyecek, öldürülen diğer insanlar gibi o çocuğun hakkına girilmiş olacak.

Türk insanının bazı konularda iki kez düşünmesi gerekiyor, özellikle Batı'nın izinden gittiği konularda. Türk insanının kökeni kendisidir, başkasından eklemlenmez; iyiyi, modern olanı örnek alır ancak kötü örnekleri bırakır. Bırakmazsa çok zarar görürüz, bu iş öyledir ki bizi yok olmanın eşiğine kadar götürebilir.

Dünyanın sonu yaklaştığında belki de bütün insanlar, doğru sandıkları yanlışların peşinde yeminler edecekler. Ancak yanlış bir işte hepsi bir olsa ne fayda.

Son olarak şöyle diyelim: Onun canı, artık ne senin, ne de diğer yarısının kararı.

Bu yazıyı faydalı buldunuz mu?
0 0
Bu sayfayı paylaşın:



 
Hiç yorum yok. İlk yorumu yapan siz olun!